Daha bundan 3-4 sene önce dışarıda; aile bireyleri, dost, arkadaş ve akrabalarla yemek organizasyonlarında buluşmak, kahvaltılarda bir araya gelmek mümkün hatta da moda olmuştu.
İsraf, önemsenmeyecek büyüklükte, ego ve kibir tavanlardaydı...
Tembellik had safhada, çalışmadan tüketmek çoğunluğun sürdürdüğü bir yaşam biçimiydi...
Vatandaşımızın %60-70’lik kesimi (orta direk) onlarca çeşit ürünlerle kahvaltı yapar, her gün etsiz yemeği sofralarından eksik etmez, haftada birkaç defa da dışarılardaki mekanlarda; aileleri, akrabaları ve dostlarıyla yemeklerde buluşur, keyif çatabiliyorlardı.
Ne oldu da şu an ki durum oluştu?
Öncelikle, pandeminin dünyadaki tüm ülke insanlarının üzerlerinde etki yaptığına hepimiz şahit olduk. Ardından Rusya-Ukrayna savaşı ve son bir yıldan bu yana ise İsrail ordusunun; Filistin başta olmak üzere, Suriye, Lübnan, Ürdün ve İran’a yaptığı saldırılar, dünya ekonomisine ciddi dengesizlikler yaşattı.
Kırılgan bir ekonomiye sahip gelişmekte olan ülkeler arasında bulunan Türkiye, bu yaşanan olumsuzluklardan en çok etkilenen ülkelerin başında geldi.
Türkiye’de 2022 yılında yaşanan 6 Şubat depremleri de ülke ekonomisine ciddi yaralar açtı. Yaşanan ekonomik krizden, esnaflar, KOBİ’ler, emekliler, çiftçiler ve öğrenciler en çok etkilenen kesimler oldu.
Bakan Şimşek’in dayattığı birçok tasarruf tedbirinin gidişatını bizlere izah eden, anlatan bir yetkili göremiyoruz ne yazık ki...
Battık mı?
Çıktık mı?
Bilmek hepimizin hakkı değil mi?
Yaklaşık 4 yıldan bu yana yapılan kemer sıkmaların neticelerini alabildik mi?
Ülkenin şu an ki sorunu, Anayasa’nın kanun maddelerinde değişikliğe mi gidilmesi midir?
Her gün siftahsız kepenk kapatan esnafın, ay ortası gelmeden maaşı eriyip buhar olan emeklinin, öğün atlayarak eğitim almaya çalışan öğrencilerin, tarlasını ekip biçtikten sonra mahsulü elinde patlayan çiftçinin sorun ve sıkıntıları mı daha öncelikli olmalı?
TBMM’de gurubu olan, olmayan, iktidarı, muhalefeti her vekilin, vicdanlarını ortaya koyarak bunun kararını vererek hareket etmeleri gerekmez mi?
İnsanlarımızı mutsuz edenler, geleceklerine şüphe ile bakmalarına sebebiyet verenler, artık ‘’Bıçak kemiğe dayandı. Ya bu çıkmazdan bu yüce milleti kurtarın, ya da sizlere verilen ülke yönetimi gibi kutsal bir görevin makamlarını boşuna işgal etmeyin’’ demektedirler.