Mesela BEYAZ renk, Avrupa’da “evlilik, barış, hastane” rengi; Japonya, Çin ve Hindistan’da “ölüm, matem, mutsuzluk” olarak kullanılır. SİYAH renk, Avrupa’da ölüm, yas, başkaldırı, dinlenme anlamında, Tayland, Musevilikte mutsuzluk, kötülük olarak algılanır.
Genel olarak siyah renk, “ağırlık, güç, hırs, tutku, matem ve ölüm anlamlarında kullanılır. Güç ve otorite anlamında siyah sıklıkla otoriteyi ve resmiyeti temsil eder. İş dünyasında siyah takım elbiseler ve kıyafetler, profesyonellik ve ciddiyetin bir göstergesi olarak kabul edilir.
Ülkemizde de siyah renk, cenazelerde, protokolde araç, elbise, ayakkabı rengi olarak kullanılır. Bu resmi renk aslında güç, hırs ve ağırlık anlamına gelse de halkın tercihi olan bir renk değildir. Devlet geleneğinde bu renklerin kullanılışı, devletin güçlü, kararlı, hırslı, otoriterliğini simgelediği için halk nazarında bu renkler sevilen renkler değildir. Devletin bu tavrı halk ile devlet arasına bir mesafe koyar ve halk daima devletten, yasalarından, devlet erkanından uzak durarak kendine bir güvenlik duvarı kurar.
Ülkemizde de, devlet erkanıyla halk arasındaki iletişimin yıllarca bu şekilde uygulandığını hepimiz bilmekteyiz. Bunun büyük sebebi, halk daha içten, samimi, fedakar, yardımlaşma, kuraldan çok içtenlikli davranışlardan hoşlanır. Bu tür davranışları ve böyle davranan devlet erkanını kendine daha yakın hisseder. Bu tür davranışları halk kendi içinde gördüğünden, halkın dini ve gelenekleri farklı da olsa bu samimi ilişkileri daha rahat kurar ve kurmuştur.
Siyasi hayata gelince, siyasetle devletin işleyişi iç içe olduğundan, halk siyasetteki siyahiliği devletteki ile özdeşleştirmiştir. Refah ve AK Parti gibi halkın içinden ve doğal yapısından doğan partilerin kabul görmesindeki en büyük neden bu partiler ilk anda bu siyah renkle uyum sağlamayıp, halkın renklerine yakın oluşuydu. Siyasetçiler, halk gibi düşünür, onlar gibi giyer, onlar gibi davranırdı. Bu davranışlar nedeniyle bu siyasi görüşleri kendinden görür ve o samimiyetle sever ve yanaşırdı.
Ancak zaman içinde özellikle AK Parti cenahındaki siyahlaşmalar halk nazarında hiç rağbet görmedi. Siyah araçlara binen partililer, seçilmiş belediye başkanları, siyah takım elbiseler, siyah gözlükler, siyah ayakkabılar, çakarlı araçlarla aslında bu partililer de halkla arasında siyah bir duvar örmüştür. Siyahı ceberrut kimliğin rengi gören halk bu siyaha boyanmış siyasileri halk arasında görünce, kendinden uzaklaşmış, tepeden bakan, gururlu, kendini beğenmiş, halka karşı güç gösterisine soyunmuş, ekonomik gücüyle halkı ezmeye çalıştığı algısı belirmiştir.
AK Parti öncesinde halkın en çok sorun yaşadığı bu siyah tonlu kişileri şimdi kendi içine girmiş ve halkı işgal etmiş kişiler olarak görmüşlerdir. Bu nedenle de son zamanlarda AK Partililerin en çok eleştirilen yanları “Kibir Abideleri” ifadesi olmuştur. Siyah tonlu partililerin niyetini bilemesek de renklerin anlamı, çağrışımı her insanın psikolojisinde yerleşik olduğu için bu anlamı çok rahat yükleyebilmektedirler.
Dolayısıyla Anadolu insanı rengarenktir. Her rengi kullanır. Anadolu kilim, elbise, resim, el sanatlarına baktığımızda bu renkliliği çok rahat görmekteyiz. Siyaha boyanmış tonlar karamsarlık, üzüntü, keder, baskı, tepeden bakma, ezici güç olarak algılanmıştır.
Toplumumuzu saran bu renk tercihi, toplumumuzu da karartmıştır. İnsanların dışları gibi içleri de kararmış, madde sevgisi, yardımlaşma ve hayrın terk edilişi, nezaketin terki, güç gösterisi ve ceberrutluk, maddi çıkarların öne çıktığı bir toplum haline dönüşmüştür. Bu ise Anadolu irfanının tahammül edemediği bir değişimdir.
Çıkışı eski renklerimize dönüşte, renk tonlarımızı eskisi gibi kullanmada görmekteyim. Elbiselerden çok içindeki insanın önemli olduğu, vitrin mankenlerine giydirilen elbiseler mankeni yakışıklı yapsa da, içindeki heykeli insana dönüştürmez. Biz insanlığımızı, kişisel kalitemizi geliştiriş isek elbisenin rengi artık bir teferruat olmakla kalır. Siyahın kararttığı iç ve dış dünyadan kurtulmak için elbise maskelerinden arınmak gerek…