‘’NİYETÇİ’’

Allah Allah niyetçi diye bir meslek de mi var diye mırıldanışınızı duyar gibi oluyorum..

Eski Türk filmlerinde mutlaka izlemişsinizdir...

Parklar, camii avlusu çevresi, lunapark, panayır, bayram meydanları, sünnet düğünleri, deniz kenarı gezi yolları mekanlarıydı.

Niyetçinin tek korkusu, zabıtalardı..

Sonuçta seyyardı.

Niyetçi geldi, niyetçi..

Tavşanlara, kuşlara niyet Diye seslenir. Gelişini duyururdu.

--Niyetçi, kızım adına bir niyet çektir bakalım,

-Tamam Hanım Abla, Pamuk Tavşan mı?, Tophaneli mi? Adalar güzelimi? (Tavşan, Paçalı horoz, beyaz Güvercin)olsun.

Seçilen sevimli hayvan, niyet yazılarının olduğu tepsi deki minik rulo yapılmış niyet yazısından bir tanesini seçmeden önce niyetçi

‘Göz takılır meydane, Fal bakmayan divane, Pamuk Tavşan çek niyeti,

Çıksın falımız meydane.. diyerek,

Niyet rulosunu önemli bir evrak açar gibi açıp nüktedan bir şekilde niyeti okurdu...

Bu sahne bile seyredilmeye değer bir görüntüydü..

Yeni aşıklar, evliler, dedeler torunlarına neşe olsun diye ve güzel sözler duyarak mutlu olmak isteyenler tarafından niyetçiden niyet çektirilirdi..

Zira niyetlerde hep güzel maniler çıkardı;

‘Başına talih güneşi doğacak, Yakında olacaksın milyoner’

‘Üç vakte kadar hayırlı haber alacaksın, muradına ereceksin’

Niyetçinin tüm sermayesi, rengarenk boyalı, motifler ve çiçeklerle süslenmiş bu küçük üç gözlü sandık, her bir gözde bir, can yoldaşı hayvanı olurdu...

Kalabalığın bol olduğu mekânlarda tezgah açar, maniler söyleyerek merak uyandırır, insanları niyet çekmek için ikna ederdi.

Niyet sandığında ki hayvanların her birinin ismi olur, niyet çekmek için gözden aldığı hayvana ismi ile hitap ederek can yoldaşını yüreklendirirdi.

‘Canım Tophaneli hadi yavrum çek bi fiyakalı niyet..

Adalar güzeli güvercinim, sevdalılara ver bir güzel haber,

Pamuk Tavşanım, çek Dedemin torununa bir niyet gibi..

İnsanlara mutluluk ve umut verici niyet çektirir ve manileri okurdu.

‘Bolluğu bulacaksın, Neşeye dolacaksın, inan bana yakında sen zengin olacaksın’

Akşam oldu mu sandığını koluna takar, omuzuna da sandığı yerleştirdiği ayakları katlayıp asar evinin yolunu tutardı.

O günün nafakası olan çorba kaynatacak parası oldu mu, deymeyin keyfine.

Ogün dağıttığı mutluluk ve umut; huzurla evine gitmesine yetip artardı...

İşte böyle bir meslek ve ekmek kapısıydı Niyetçilik.

Ne kadar zengin bir kültüre sahip Ülkeyiz…

‘Niyetiniz hayrola..’

Sevgi, saygı ve Mutlulukla...