Milletlerin kalitesi


 

İnsanların, milletlerin kalitesi belki de trafikte belli oluyor. Son zamanlarda uzun süreli şehirlerarası yolculuklar yapıyorum ve çok ilginç şeyler görüyorum. Yolculuklarımda yanımda bir psikolog olsaydı trafikte araç kullananlara ya geri zekalı ya da geri zekalı taklidi yapıyorlar derdi. Bir sosyolog olsaydı muhtemelen ki buradaki adamların büyük çoğunluğu psikolojik olarak farklı sosyopatlar derdi. Çünkü 90 km hızla yolun en sol tarafından gitmeye çalışanlar ya da 110 km hızla sabit bağlamış ve tüm trafiği berbat ederek gitmeyi başaran insanlara ne denir ki.

İnsanlık medeniyeti kurulmaya başlandıktan sonra keşfetme ihtiyacı açığa çıktı ve yolları da uzun zaman önce yaptı. Düzenli yol sistemi Romalılarda ciddi biçimde gelişmişti. Dolayısıyla yazılı olan trafik kuralları da yolların yoğun kullanımına istinaden yazılmaya başlandı. Çok uzun zamandır uyduğumuz yazılı kabul edilmiş kurallar var ancak bir de seyir seyrüsefer kuraları var yazılmamış kurallar var yani herkesin 120 ile gittiği yerde 90 da gitmek trafiği tehlikeye atmaktır

Ya da çok süratli gitmekte trafiği tehlikeye atmaktır.

Şu sıralarda bu çakarlı sivil araçları çokça görüyorum. Özellikle şehirlerarası yollarda ve Ankara-İstanbul arası inanılmaz sayıda çakarlı araç var. O ışıkları görünce hemen sağa çekileceksiniz ki bu araç sizi kolay geçsin kim olduğunu bilemezsiniz çok önemli biri olabilir. Bakan olabilir, milletvekili olabilir, müsteşar olabilir ya da imtiyazlı biri olabilir ki böyle bir çakar almış. İlginç olan şu ki bu kadar çok imtiyazlı araç sanırım sadece bizim ülkemizde var. Laf aramızda bu çakarlardan bir tane de ben istiyorum. Hız sınırı yok, ceza yok oh ne güzel…

Şehir içi trafiğe gelince; şehir içi trafik daha da bir berbat, kaos içinde. Neden ise şehir içi trafikte yayalarımız kendini yola atıyor. Ya sayın arkadaşım, hanımefendi, beyefendi yaya geçitlerinde ışıklar var. Lütfen bir bakın yeşil mi kırmızı mı sarı mı, ona göre hareket edin kendinizi öyle paldır küldür yola atmayın lütfen. İntihara meyilli insanlar gibi davranmak hiç hoş değil.

Anlıyorum, biliyorum, herkesin kendi kendine göre sebepleri var. Evet herkesin çok çok önemli işleri var. Doğru, ancak hepimizin unuttuğu bir şeyler var ki bunların en başında saygı ve tahammül geliyor. Öyle bir hale gelmişiz ki hiç kimsenin kimseye saygısı ve tahammülü kalmamış.

Şimdi birileri ben saygılıyım falan demeye kalkmasın. Yok, belli ve net her yerde bu trafik aslında. Ülkenin aynasını gösteriyor insanların birbirlerine olan saygılarını birbirlerine olan tahammüllerini birbirlerine olan anlayışlarını gösteriyor dolayısıyla gerçek şu ki insan fıtratında olan bir şey herkes imtiyazlı olmak istiyor. Herkes bir diğerinden daha öncelikli olmak istiyor. Herkes, kendisine daha öncelik tanınmasını istiyor, önce geçmek istiyor, önce gitmek istiyor, önce yemek istiyor, önce yatmak istiyor, önce almak istiyor. Herkes kendisine daha özel ve öncelikli davranılsın ve kuralların dışında kendisine özel kurallar uygulansın istiyor.

Mesela bizim ülkemizde dörtlüleri yakıp istediğin şeyi yapmak diye bir kural var. Ehliyet sınavında bu öğretiliyor sanıyorum. Bizim sınav sorularından bir tanesi şu cevap budur bize öğretildi mi?

Sen dörtlüleri yakınca neler yapabilirsin, her şeyi yapabilirsin dörtlü yakıp gidip caddenin en park edilmez yerine park edebilirsin. Biri ‘neden bunu yapıyorsun’ diye sorarsa diyeceksin ki ‘dörtlü yaktım bak’ dörtlü yakarsan istediğin şekilde, her şeyi yapabilirsin. Yani dörtlü yakınca, her şeyi yapmak mümkün, bak dörtlü bizim gizli silahımızdır trafikte.

Trafik sürekli kötü, sürekli tıkanıyor. Yalova’da sürekli problem trafik olmaya başladı. Trafik ile ilgili sorun gerçekten düzelebilir mi?

Evet düzelebilir. Bunun için ilk önce yapmamız gereken şey, hepimizin kurallara uyuyor olması, birbirimize saygı gösterip birbirimize tahammül ediyor olmamızdır. Bencillik ve kendini herkesten üstün görerek yaşamaya çalışmak bütün problemlerimizi daha da karmaşıklık hale getiriyor. Aslında herkes yapıyor. En sosyetik olma iddialı olanı, en moderni, en kültürlü olanı da aynı şeyi yapıyor. En mutaassıp, en dindar, en mütevazi olduğu iddiasında olan da aynı şeyi yapıyor. Birbirimizi kandırmaya, yalan söylemeye gerek yok. Böyle giderse, ikiyüzlülük ve riyakarlık temel karakter haline gelecek ne yazık ki…

İkiyüzlülükle en akıllı yetişkinleri bile kandırabilirsiniz, fakat çok zeki olmayan, küçük bir çocuk bile, ne kadar iyi saklanmış olursa olsun, ikiyüzlü bir insanı hemen tanır ve ondan tiksinir.

Tolstoy