Ben liseye başladığım sene kredili sistem diye bir uygulama çıkarttılar. Sınıf geçme değil ders geçme esas alınmıştı. Okulumuzun fiziki şartları müsaitti, orta okullular yaz operasyonuyla başka bir binaya taşınıp lise binasını dersliklere ayırdılar. Edebiyat dersine girdiğimiz sınıftan kitabı defteri toplayıp, coğrafya için başka bir sınıfa ilerliyorduk. Üstelik ders programlarını da kendimiz hazırlamak zorundaydık. Diyelim tarih dersi ve sosyoloji aynı saate koyulmuş, bunlardan birinden vazgeçmek durumundaydık. Liseyi 2 buçuk yılda bitirdiğimde diplomamda ‘genel kültür’ yazıyordu çünkü Türkçe-Sosyal bölümünden mezun olmamı sağlayacak dersler okul müfredatında yer almıyordu.
Benden 2 yıl sonra liseye başlayan kardeşim kredili sistemin sürekli hareket ve koordinasyon sağlayan nimetlerinden yararlanamadığı! gibi, süper lise adı verilen yeni bir sistemin içine düştü. Bir sistem gitti bir sistem geldi, sınavların adı değişti, sınavlar kalktı, sınavlar geri geldi.
Liselere girişte LGS, OKS, her yıl yapılan SBS, tek SBS, TEOG ve yeniden LGS olmak üzere sınavlarda, okul başarı puanı, bireysel başarı puanı olmak üzere yan etkenlerde değişikler yapıldı.
Üniversitelere girişte ÖSS ve ÖYS olan iki aşamalı sınavın yerine tek sınav olarak ÖSS getirildi. Sonrasında o da kaldırılarak yine 2 aşamalı sınava geçiş yapıldı. Alan dışı üniversite seçiminde uygulanan katsayı farkı kaldırıldı, sonra farklılaştırılarak geri getirildi.
Dershaneler kapatıldı, tabelaları değiştirilerek özel eğitim kurumları adı altında yeniden açıldı. Liseler 4 yıla çıkartıldı. 4+4+4 sistemi ile zorunlu eğitim 12 yıla çıkartıldı, 66 aylık çocuklar ilkokula başlatıldı.
Önceden her yönetim değişikliğinde eğitim sistemi de değişiyor diye yaptığımız eleştiriler de değişti. Aynı iktidarın 22 yıldır hüküm sürdüğü güzel ülkemizde Milli Eğitim Bakanı 8 kere değişti. Tabi beraberinde eğitim sistemi ile birlikte. Çocuk parklarında yaşadığımız diyaloglar geliyor aklıma; ‘hadi yavrum sen yeterince oynadın, biraz da diğer arkadaşlar oynasın!’
Deney için labirentlere bırakılan farelerin bile birkaç denemeden sonra çıkış yolunu buldukları dünyada, biz ülkemiz için doğru eğitim sistemini bulabilmiş değiliz.
Müfredatta sadeleştirme yapılacağı haberi gündeme düştüğünden beri merakla beklenen, yeni eğitim öğretim modeli geçtiğimiz günlerde açıklandı. Merak duygusunun yerini, yeni sistemin daha iyi ve daha kötü yönleri hakkında tartışmalar aldı.
Ben öğretmen, eğitimci ya da akademisyen olmadığım için müfredat üzerine fikir beyan edecek yetkinlikte değilim. Sıradan bir vatandaş ve iki çocuk annesi bir veli olarak sadece şunu soruyorum:
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli nedir?
Neden böyle kapsamlı bir çalışma yapılıp, Türkiye yüzyılı başlıyor deyip bunu Arapça bir kelime ile ifade etmeyi seçiyoruz?
Maarif yerine eğitim, öğretim denilemez miydi?
Milli değerlerin yüceltileceği ifade edilen bir sistemin adı neden milli değil?