Bugün olaya farklı pencereden bakan bir yazıdan alıntıyı paylaşmak isterim sizlerle. Diyanet işleri başkan yardımcısı Burhan işleyen hocanın yazısı bu.
İnsanlık değerlerinin ne derece korunduğu konusunda endişelerin arttığı ve vicdanların değer üretmediği bir dünyanın nasılda cehenneme çevrildiğini farklı bir üslupla ifade etmiş hocamız. Dinin tanımı için ”insanın dünya ve ahiret saadetini sağlayan”(veya bunu amaçlayan) tanımından yola çıkılarak, yükümlülük anlamında ve küresel ölçekte bir vizyona ihtiyaç olduğu yönünde değerlendirmelerde bulunmuş. Aslında “Arş’ı Ala’yı” titretecek sitemlerin, duaların, iniltilerin yankı bulduğuna inandığımız bir gerçeğe vurgu yapmış. Yeryüzünü kirletmeye ve yok etmeye yeminli “iblis kılıklı” “Terminatörleri dize getiren bir hakikatin izini sürmüş. Umursamazlığımızı, bencilliğimizi, aymazlığımızı sorgulamış. Etrafımızı saran bu hüzün bulutunun, kulaklarımızın duymadığı, gözlerimizin ilişmediği nice “feryadı figanın” eseri olduğu hususuna dikkat çekmiş…
…
“Keşke açlık ta bulaşıcı olsaydı” dedi delikanlı.
Dünya teyakkuz halinde. Bu güzel bir şey. Kimse hastalanmasın, ölmesin diye.
Ama üzerlerine kimyasal bomba yağan, cesetleri sahillerden toplanan, kumda oynarken mermi isabet eden çocuklar, kadınlar, masumlar için de teyakkuzda olmadıkça adil bir yer olmayacak dünya. Adalet olmayınca da huzur bulamayacak.
Ölmek istediğini söyleyen küçük çocuklar var, İsabet eden şarapnel parçasının parçaladığı bedenindeki acıya dayanarak. “Neden” diye soran gazeteciye, “Neden ölmek istiyorsun?”
“Cennete gidip karnımı doyurmak için” cevabını veren çocuklar.
Keşke açlık bulaşıcı olsaydı…
O zaman belki anlardı, yediğinden fazlasını çöpe atanlar açın halinden.
Belki anlardı, asgari ücretin iki katını bir öğün yemeğe harcayanlar. Çok görmezdi verdiğini. “Harcamayı bilsin, yetinmeyi bilsin” demezdi belki.
Keşke bulaşıcı olsaydı açlık…
Her gün evinin önündeki çöp bidonunu karıştırıp işe yarar bir şeyler arayan elleri, yüzü simsiyah ama yüreği tertemiz çocukların halinden anlardı belki çok yiyip yağ bağladığı için zayıflama salonlarına binleri harcayanlar.
Keşke acı bulaşıcı olsaydı…
O zaman bastığı bir düğmeyle cesetlerini parçaladığı, sakat kalan; yakını ölen insanların acısını belki anlardı savaş baronları.
Keşke fakirlik de bulaşıcı olsaydı…
Okula giden çocuğuna harçlık verememenin ne demek olduğunu belki anlardı milyon dolarlık rezidanslarda, milyon liralık arabaya binip cennet bekleyenler.
Belki anlardık, belki harekete geçerdik, belki rahatımız bozulurdu hiç olmazsa…
“Kendisi için istediğini kardeşi için de istemeyen ml’min olamaz” buyurmuştu Hz. Peygamber (As.). Şimdilerde buna “duygudaşlık” diyorlar.
Paylaştıkça, bölüştükçe, dertlendikçe, sevince ve acıya ortak oldukça güzelleşecek dünya.
Kaynak: https://www.diyanethaber.com.tr/keske-aclik-da-bulasici-olsaydi-makale,271.html