Şu gazetecilik mesleğinde yaşanan nankörlüklerin, bir başka meslekte yaşanamayacağını, yıllarca vermiş olduğum emeklerimden dolayı çok iyi bilenlerdenim.
Yeri gelir, bir anne ve bir babadan alamadığı hayat ve yaşam bilgisini, eğitim aldığı 2 ve 4 yıllık gazetecilik eğitimlerinde, dokuz aylık staj dönemlerinde; sahada anlatarak, uygulatarak, sabırla, inançla, belli kurallar içinde bire bir yaşatarak, eğitmemize rağmen, çok ‘NANKÖR’ yeni yetmelerde, stajyerler de gördük...
Konuşmasını da yazmasını da beceremeyen, klavyelerinin başında emek hırsızlığı yaparak, tetikçilik yapan, kendilerini gazeteci, televizyoncu olarak tanıtarak tokatçılık yapan, ‘SAHTEKARLAR’ gördük...
Yalnızlık ve yokluklar içinde yayınlarını sürdürürlerken el attığımız ve birçok tehlikeden koruyup kolladığımız, gönlümüzü ve kapılarımızı sonuna kadar açtığımız, güç verdiğimiz, sahiplendiğimiz, birlik ve beraberlikle nelerin yapıla bilindiğini, sevene, sevmeyene kanıtladığımız meslektaş olacaklardan ise ‘KAHPELİKLER’ gördük...
Yıllarca, yaptığımız bilgi içeren, onure haber, yorum ve programlardan dolayı bir ‘TEŞEKKÜR’ü bize çok görenlerin, yaptığımız haklı bir eleştiride, nasıl da başka karaktere bürünerek, ‘SALDIRGANLIŞTIKLARINI’ da gördük...
Aş, iş, istihdam masalları ile gazetecileri, bürokratları, seçilmişleri, STK’ları kendi yanlarına çekebilmek için bizleri kullanmayı kendilerine hak gören, prosedürlerini tamamladıktan, projelerini hayata geçirdikten sonra, işletmelerinin kapıları ile beraber gönüllerini de bizlere kapatan ‘İKİ YÜZLÜ’ iş insanları da gördük...
Ama; yaşadığı mahallesine, köyüne, beldesine, ilçesine, iline, vatanına, milletine, bayrağına, ezanına sahip çıkan, özünde ve sözünde, çalışkan, liyakat sahibi, inançlı, siyasetçiler, bürokratlar, meslek oda, dernek ve meslektaşlarımızdan ‘İNSAN’ olanları da gördük...