Gazeteci Emekli Olur Mu?
‘Çalışan Gazeteciler Günü’ nitelemesindeki ‘çalışan’ ibaresi bana hep garip gelmiştir. İroni yapmıyorum ama Kolombiyalı Nobel ödüllü yazar Gabriel Garcia Marquez'in "Gazeteci, yaşadığı çağın tanığıdır" sözünün verdiği motivasyon ile eşdeğer oranda hem de...
Belki de herkese nasip olmayacak ve çağa tanıklık edebilme ayrıcalığına sahip bir iş kolunda, çalışan-emekli ayrımının olamayacağını düşündüğümden olsa gerek. Çünkü tanıklık ettiğiniz ve kayıt altına aldığınız bilgiye muhtaçlık; gazeteci olarak çalıştığınız dönemden sonra, sonsuzluğa irtihalinizin ardından bile geride bıraktığınız sararmış gazete küpürlerine müracaat etmeye zorluyorsa meraklısını, o zaman bu işin bırakın çalışanı-emeklisi, eskisi-yenisi, çok net söylüyorum; hayatta olanı-merhumu bile olmaz, olamaz.
Çalışan Gazeteciler Günü özelinde derinlere inersek; meşhur 212 Sayılı Fikir İşçileri Kanunu yürürlüğe girdiğinde gazetecilere sağladığı haklar nedeniyle, önceleri bayram olarak kutlanan bu özel günün, kamu hizmeti yaptığını unutup çorap fabrikası işletir gibi hareket eden ekâbir gazete patronlarına karşı bayrak açan basın emekçilerinin bir zafer nişanesi olarak tarihe not düşüldüğünü görebiliriz. Bu arada; haklarını temsil etmem lazım, ‘cuk’ oturan ‘çorap fabrikası’ yakıştırması bana ait değil. Yeni basın yasasına karşı protesto amaçlı günlerce gazete çıkarmayan gazete patronlarına karşı direnen ve kendileri gazete çıkaran dönemin basın emekçilerinin bir ifadesidir bu söz. “Daima halkın hizmetindeyiz” manşetiyle çıkan gazetede, gazeteci meslektaşlarımız patronlara tarihi bir ayar vermişler ve onlara şu ifadelerle seslenmişlerdir. “Temel hak ve hürriyetlerimizin gerçekten kısıtlandığı, yalnız basının değil bütün memleketin gerçekten eşi görülmemiş bir tehlikenin içine sokulduğu günlerde bile gazetelerini kapatmayan ve protesto yoluna gitmeyen gazete sahiplerinin, şimdi bir ilan kurumu için yaptıkları bu hareket, basın tarihimizde herhalde şerefli bir yer kaplamayacaktır. Gazete çıkarmak çorap fabrikası işletmeye benzemez. Basın bir kamu hizmetidir.” Ne asil bir duruş değil mi?
Medya patronlarını bile zıvanadan bu derece çıkaran ayrıcalıkların, sadece geleceği gazete patronunun iki dudağı arasından alınıp, kalemi kırılmadan yaşadığı çağa şahitlik yapabilmesine imkan verilen gazeteciler olduğunu söylemek de elbette tek başına doğru olmaz. Aslında bu sayede, doğru, objektif ve editoryal olarak bağımsız haberlere ulaşma imkanı verilen okuyucuya asıl ve büyük ayrıcalık sağlanmıştır. Kısacası ödüllendirilen okuyucudur. Gerçi 1961 yılında basın emekçilerine ve dahi okuyuculara sağlanan bu ayrıcalıkların bazıları, daha üzerinden henüz 10 sene geçmişken 1971 yılında dönemin muhtıracıları tarafından geri alınınca ‘Çalışan Gazeteciler Bayramı’ ismi ‘Çalışan Gazeteciler Günü’ olarak değiştirilerek kutlanmaya devam etmiş, ancak her geçen gün gazetecilerin imkan ve ayrıcalıkları ortadan kalktıkça, eski ihtişamlı günler maalesef geride kalmıştır. Meraklılarına ve özellikle genç basın emekçisi kardeşlerime, o günleri ilgili kaynaklardan okumalarını ve yaşananları araştırmalarını salık veririm. Basın emekçileri adına bugün içinde bulunulan durumu ise kendisi de uzun yıllar ‘kaşeli muhabir’ gibi garabet bir sistemde emeği sömürüldüğü için bugün erken emeklilikten yararlanamayan biri olarak, uzun uzun anlatıp kesinlikle hamaset yapmayacağım.
Yazının başında, “Gazetecinin çalışanı-emeklisi, eskisi-yenisi, hayatta olanı-merhumu olmaz” demiştik ya. Bugünün yeniden, ‘çalışan-çalışamayan’ tüm gazeteciler için ‘bayram’ olarak kutlanmaya başlanacağı günlerde buluşmak ümidiyle.
Kalın sağlıcakla…