Eleştirel kültürün çocukları

Eleştiri, bir insanı, bir konuyu, bir eseri, düşünceyi araştırıma ve inceleme sonucu doğru ve yanlış yönlerini bulup söyleme, anlatma işi demektir.

Yani eleştirmenlik yapan kişi, önce eleştirdiği konuyu araştırıp incelemesi gerekir. Eleştirdiği konuda objektif bakıp sırf kusur bulabilmek için zorlamalara girmeden, konunun güçlü ve zayıf yönleri öne çıkarılmalıdır. Eleştiride sınır koymadan her yönüyle de eleştiri yapılsa da objektifliği beceremeyen kişinin eleştirisi yıkıcı amaçlı bir eleştiri olacağından ciddiye alınmaması gereken değersiz yorumlar olarak görülmelidir.

Bu tanıma göre, eleştiri çok yararlı, hatalı bilgileri düzeltme, doğru bilgileri destekleme ve yayma amacı taşıdığında bunlar topluma yarar sağlar ve toplumu olumlu yönde geliştirir.

Türk İslam toplumunda aydın, ilim adamları, kalbur üstü ortamlar ve sanatlarla ilgili eleştiriler yapılır, toplumu geliştirici neticeler sağlardı. Ancak konu hakkında bilgisi olmayan bilene sorulmasını, bilmediği konuda susup tabi olmayı bir ahlaki erdem sayardı. Bu nedenle de toplumda bir adap, duruş, hiyerarşik yapı, haddini bilme gibi değerler yaygındı.

Günümüze geldiğimizde, Batı Medeniyeti odaklı bakış ve özgürlüğün yanlış anlaşılması ve bunun yanlış yöntemin sürekli pompalanarak “Ben özgürüm, benim de senin kadar fikrim ve bilgim var, neden sana tabi olayım, benim aklım yok mu?” gibi bakış açıları toplumdaki ahlakı, edebi, duruşu, hiyerarşiyi, bilgi ve erke karşı saygıyı da ortadan kaldırdı.

Bu gün herkes, her konuyu biliyormuş gibi, hiçbir araştırma yapmadan, konuyla ilgili hiçbir kitap ve makale okumadan sırf duyduğu, dinlediği ve indi kanaatiyle ortaya atılan fikirler, her gördüğü konuyu bilircesine eleştiren, beğenmeyen, her olaya olumsuz bakan, hiçbir iyi gelişme ve fikri beğenmeyen bir kültür oluştu toplumumuzda. Bu beğenmezlik ve sorgulamadan, araştırmadan yapılan tenkitler aile içinde başlamaktadır.

Anne baba “eski kafa” olarak, kardeşler cahil ve bilgisiz görülmektedir. Her şeyi kendinin bildiğini sanmaktadır aile bireyleri. Bu anlayış karı koca arasında da mevcut olduğu için, birbirini beğenmeyen ve sürekli eleştiren eşler çoğu defa ocaklarını yıkarak çatışmayı sonlandırmaktadır.

Ailede öğrenilen bu geri kalmışlık, bencil, cahilce her şeyi eleştirme anlayışı iş ortamında, okulda, arkadaş çevrelerinde ve sosyal hayatta da devam ettiği için, bu yıkıcı mantık ve cahil kör döğüşü toplumu da bombalamakta ve bağları koparmaktadır.

Sosyal medyada okunan bir cümle, gördüğü bir video, duyduğu ilginç bir cümlenin ardına takılıp hiçbir araştırma yapmadan o fikri topa tutmak veya kesin kabul etmek tamamen cehaletin ürünü olabilir. Tenkitten önce ilgili konu araştırılır, sonra eleştiri yapılırsa bir anlam taşır.

Allah, peygamber, dini değerler gibi daha çok inanmayı gerektiren konularda bile bir araştırma yapmadan yapılan eleştirilere tanık oluyoruz. Bu eleştirilerde olumlu ve olumsuz yönler değil, sürekli hata, kusur arama, yıpratma, objektiflikten uzak, taraflı ve art niyetli tartışmaların bir değeri olmaması gerekirken, toplumda ciddi bir çoğunluğun bu mesnetsiz ve yıkıcı düşüncelere kuyruk olduğunu da görmekteyiz.

Son günlerde Hz. Peygamberin eşi Hz. Aişe ile evlilik yaşı tartışmaları buna örnek verilebilir. Evet bu konu alınıp eleştirilebilir elbette. Ancak bu bağrışmaların eleştiri olabilmesi için, eleştirmen önce o dönemin sosyal hayatına, geleneklerine, evlilik kurallarına, insanların anlayışlarına bakması gerekir. Bu münferit bir olay mı, yoksa genele yayılmış, kabul görmüş ve sıradan bir olay mı onu da görmesi gerekir. Eleştirdiğimiz konu günümüz anlayışında bir hata olsa bile, o gün bir ihtiyaç mıydı? Ona da bakmak gerekir.

Bizim de 60- 70 yıl önce toplumumuzda annelerimiz babalarımız ergenliğe girdikleri 13- 15 yaşlarında evlendiklerini görmekteyiz. Savaşlardan çıkmış, erkek nüfusun iyice dip yaptığı, ülke nüfusunun 15 milyonlara düştüğü bir dönemde hem nüfus, hem de insan gücüne olan ihtiyaçtan dolayı bir ihtiyaç iken, bu gün evlilik çağı 30’lara dayanmıştır.

Yaşadığımız bu dönemde ortaya elle tutulur bir başarı koyamayan herkes, her konuyu bilir gibi ahkam kesip eleştiri yapması toplumda ciddi çözülmelere neden olmaktadır. Bu nedenle her şeyi tenkit ve eleştiriden vaz geçip, bildiğimiz, araştırdığımız konularda eleştiri yapıyor olmamız bir erdem olarak görülebilir.

Gerisi cehalet…