Yaklaşık bir aya yakın bir zamandır ülkemizin ana gündemi, hatta tek gündemi deprem felaketi diyebiliriz. Ülkemizin neredeyse üçte birini kapsayan bu felaketin tesirini sadece enkaz altında kalanlar değil, ülkemizin en ücra köşesindekiler, hatta yurt dışındaki vatandaşlarımız da yaşadı. Bu acıyı paylaşmak için seferber oldular.
Herkes gücüne göre, kimi kurtarma ekiplerine katılarak, kimi yaptığı gıda, giysi ve barınma yardımlarıyla, kimi parasıyla destek olmak için bir seferberlik yaşıyoruz. Enkaz altındakilere ulaşmak için mücadele verenler dillere destan riskler ve zorluklar yaşıyorlar ama vaz geçmiyorlar.
Ülke bu canhıraş seferberliğe odaklanmışken, TV başında oturup filim izler gibi zevkle olayları izleyen, oturduğu yerde senaryolar yazan, enkaz bölgesine gönderdiği özel felaket tellalı basın mensuplarının görüntülerini düşmanlık iştahıyla paylaşan insan müsveddelerini de haddinden fazla görmekteyiz.
İyi, güzel, yararlı, motivasyon sağlayıcı, depremzedelere moral verecek hiçbir sahne görmeyen bu bakar körler, en küçük bir kişisel hata, eksik gördüklerinde mal bulmuş mağribi gibi olayların üzerine abanıyorlar. Allah’tan bulun kişiliksizler.
Bunu da geçtik, bu felaketin boyutları TV kanallarında, yetkili mercilerce konuşulup tartışılırken, medya üzerinde yapılan yorum ve mesajlarla depremi Müslümanlara ve İslam’a yıkmak için yırtınan din düşmanları da birden nüksedip, tüm çıplaklıklarıyla kendilerini deşifre etmekteler.
Bilim ve Kadercilik boyutunda yapılan tartışmalarda, güya bilimi savunan bu ahlaksızlar, bütün faturaları İslam’a ve Müslümanlara kesiyor. Neymiş binalar bilime göre yapılmamış, kader inancıyla yapılmış, ondan yıkılmışlar.
İyi de be ahmak şehir plancısı, İmar plancısı, zemin etütçüsü, yapı denetimi, belediye kontrol mühendisleri, müteahhitler mühendis değil mi? Bu işin eğitimini bilimsel olarak almış kişiler değil mi? Bunların kaderle, Müslümanla, imamla, Diyanet ile ne ilgisi var. Bu teknik konuları siz yapmıyor musunuz? Bilimin başında siz yok musunuz?
Siz gece yatağa çişinizi yapıp, yatakta yanınızdakinin yerine geçip, sabahleyin “yatağı neden ıslattın” diyen sahtekarla aynı ruhu taşımıyor musunuz? İmza yetkisi bilimde değil mi? Siz milleti ahmak, salak mı sandınız? Binlerce insanın canına, malına kıyıp ardından da faturayı yine bu can ve malını kaybedenlere mi kesiyorsunuz? Bunu görmeyen, anlamayan ancak ahmak olmalıdır. Burada hem suçunuzu başkalarına yıkmak hem de İslam’ı karalama yobazlığınızı anlamadığımızı mı sanıyorsunuz. Anlıyoruz hem de çok iyi anlıyoruz. Hatta sizi Müslüman sanırken, dinsizliğinizi de çok net görüyoruz. Ama bu şeytani taktikleriniz sizi yıkılan binaların sorumluluğundan kurtaramayacak. Bunu zaman gösterecek.