Bugünlerde yaşadığımız büyük deprem felaketi yüreğimizi dağlarken, 1999’da Marmara Depreminde yaşadıklarımızı da hatırlamamızı sağladı. Öncelikle gerçekten bu güncelde yaşadığımız deprem afeti yüzlerce yılda bir başa gelebilecek bir felaket. Şu anda herkes elinden geleni yapıyor ve yapacaktır. Yaralarımız sarılana kadar kimsenin birbirini suçlayacağı, siyaset yapacağı bir zaman diliminde değiliz. Aksine şu zaman birlik olup depremzede kardeşlerimize el verme zamanıdır. Önce bir yaralarımızı saralım sonrasında kimden hesap sorulacaksa soralım.
Hesap sormaktan öte bu büyük felaket bize ders alınacak birçok noktayı açık ve net olarak ortaya koymuştur. Deprem bizim gerçeğimiz. Bizim güzel ülkemizin büyük bir kısmı deprem kuşağında ve 35-40 milyon vatandaşımız deprem kuşağında yaşıyor. Deprem bizim bilimsel gerçeğimiz. Deprem Allah’ın bize bir cezası değil. Deprem bizim başımıza biz kötü olduğumuz veya günahkâr olduğumuz için değil, Sünnetullah gereği yani dünyanın yaratılış gerçeği ile ilgili olarak geliyor ve gelecek.
Deprem bizim önleyebileceğimiz bir afet değildir. Deprem bizim sonuçlarından nasıl korunacağımız ya da olası sonuçlarına karşı nasıl tedbir alacağımız bir afettir. Bilimsel olarak depreme nasıl hazırlıklı oluruz ile ilgili çalışmalar yapmalıyız.
Yapılar, yapısal önlemler ve yaşam alanları üzerine alınacak olan hazırlıklar ile ilgili bir söylemde bulunmayacağım. Çünkü ülkemizde gerçekten bu konuda uzman bilim adamlarımız var. Artık bu bilim adamlarının da olduğu bir ulusal deprem konseyi oluşturup nasıl binalar yapacağımızı siyasetten, rant ve hamasetten beri olarak yapmamız gereklidir.
Bu felakette görüyoruz ki artık net ve tartışmasız olarak anladık ki yeterli eğitimli arama kurtarma yapacak personelimiz yok. Evet AFAD bünyesinde eğitimli binlerce personelimiz var ancak bu tür büyük bir felakette bu binler sayısı yeterli olmuyor. Yüzbinlere ihtiyaç oluyor. Resmi açıklamalara göre bu felakette 6 bin civarı bina yıkılmış durumda. Depremde hasar gören binalarda çalışma yapmak için her binada 20 kişi çalışacak olsa 120 bin kişiye ihtiyaç var. Üstelik bu kişilerin eğitimli olması gerek ve ayrıca ekipman lazım, iş makinası lazım. Evet, gördük ki AFAD gönüllülük sistemi gerçekten çok önemli ve çok ciddi bir gereklilik. Hatta bugünden sonra bu gönüllülük işini daha da ciddi biçimde yapmak gerekir. Çünkü böyle bir felaket ancak topyekün bir mücadele ile başa çıkılabilir. Üstelik hemen her türlü arama kurtarma faaliyeti bilgili ve bilinçli ekipler tarafından yapılabilir.
Tüm arama kurtarma ekipleri, dernekler, gönüllü ekipler ve devlet kurumlarının oluşturduğu gönüllü arama kurtarma ekiplerinin akredite olarak eğitilmesi ve sertifikalandırılması gereklidir. Bu eğitimler de akredite kurumlar tarafından yapılabilir ki bu kurumların başında AFAD geliyor. Yakın gelecekte aslında AFAD ile birlikte eğitim kurumları üniversiteler de bu eğitimleri verecek duruma getirilmelidir. Eğitim alanları yapılmalı ve akredite eğitimler çekirdek kadrolardan başlayarak çok geniş bir kitleye verilmelidir. Afetler ülkemiz için bir gerçek ve bu gerçeklerden en acısı en etkili ise deprem. Depreme hazırlıklı olmak ulusal bir görev olmalıdır. Daha ilkokuldan başlayan ve sürekli devam eden bir eğitim olması gerekiyor artık. Deprem afetine karşı eğitim beşikten mezara kadar devam etmelidir.
Depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz ama neler yapmamız gerektiğini biliyoruz.