30-35 sene kadar evvel, şiirler. denemeler, kısa hikayeler, tiyatro skeçleri yazan bir genç adamdım. Denemelerine ilk başladığı hikayeydi Lorenzo Gomez. Okuyanlar merakla bekledi mi neler olacak diye bilmiyorum. Ancak eskisi kadar yazmıyorum artık. Sakladığım, arşivlediğim gerçektir. Belki bir gün çalışma hayatıma ara verirsem, oturup birkaç deneme, roman tamamlayabileceğime inanıyorum .
Deneme nedir?
Vikipedia ya danışırsak eğer, yazarın belli bir konuya ilişkin kişisel duygu ve düşüncelerini anlattığı metinlere denir. Bu türde ilk yazıları 16. yüzyılda Fransız yazar Michel de Montaigne yazdı ve Essais (Denemeler) adıyla yayımladı. Bugün birçok ülkede ilgiyle okunan edebiyat türünün de adını koymuş oldu. Son biçimine ulaşmamış taslaklar olarak da tanımlanmaktadır.
Geçen hafta okuduğunuz da aynen bu şekilde oluşturulmuş 8-10 sayfadan oluşan bir denemedir. Lorenzo’nun Yakacık’ta büyük bir muz bahçesinde ki yaşadığı zorlukları, mutlulukları anlatıyor…
Bir gün roman yazma hayaliyle de doludur içim.
Roman nedir?
Vikipedia ne diyor bu konuda, genellikle düzyazı biçiminde yazılan, kurgusal, görece uzun, insanın (ya da insan özellikleri atfedilen varlıkların) deneyimlerini bir olay örgüsü içinde aktaran ve genellikle kitap halinde basılan bir edebî tür. Uluslararası ve akademik platformlarda beşinci sanat olarak kabul gören edebiyatın bir alt türüdür.
Askerliğimi Eskişehir de Hava Komutanlığında tamamladım. 6 ay toplam askerlik süresinin 5 aylık usta askerlik süresi burada geçti. Hayatımın en çok kitabını burada okudum diyebilirim. 2 günde 1000 sayfalık kitapları bitiriyordum. Osman Aysu Romanları favorimdi. Adam ne yazmış arkadaş. İhtiyarlığımda bende onun gibi yazmak isterdim. Ne hayal gücü, kitabın içinde yaşatıyor resmen. Tavsiye ederim.
Şiir Nedir?
Sözcüklerin düz anlamlarına ek olmak üzere ya da bunların yerine başka anlamlar oluşturmak için dilin ses estetiği veya ses sembolizmi ve ölçü gibi estetik ve ritmik özelliklerini kullanan bir edebiyat türüdür. Müellif İsmail Durmuş İslam ansiklopedisinde mübalağa sanatının şiirin temel karakteristiği olduğu üzerinde durmaktadır.
Şiir, Sümerlerin Gılgamış Destanı’na kadar uzanan köklü bir tarihe sahiptir. İlk şiirler Çincede olduğu gibi halk şarkılarından ya da Sanskritçe Vedalar, Zerdüştlük inancının Gataları ve Homeros’un "İlyada" ile "Odysseia"sı gibi destanların yeniden sözlü anlatım ihtiyacından ortaya çıkmıştır.
Şiirin tanımlanması için antik dönemdeki çalışmalar, Aristoteles’in Poetikasında olduğu gibi konuşmanın, retorik, drama, şarkı ve komedide kullanımına odaklanmıştır. Daha sonraki çalışmalar, yineleme, mısra biçimi ve kafiye gibi özelliklere yoğunlaşmış ve şiiri tartışmasız olarak bilgilendirici, düzyazı formlarından ayıran estetik olgusuna vurgu yapmıştır. Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren şiir dile yön veren temel yaratıcı güç olarak daha fazla anılır olmuştur.
Yalova’nın bir dağ köyünde bir kıza aşık olduğum yazın, kışa bağlanan sezonunda okul sırasında, sıkıcı tarih dersinin boş çizgili defterine karaladığım birkaç satır ile başlamış oldum şiir geçmişime.
200-300 arası şiir yazmışlığım oldu. Hep bir kitap çıkartma hayali içerisinde oldum. Birkaç ödül almış şiirimi bu haftaya edebiyat haftası gibi oldu ama, sıralıyayım şuraya;
SENSİZ
Yine sen geldin aklıma
Eskileri düşündüm
Deli olmayı düşünmeden
Kendi kendime konuştum
Senin sözlerini,
Benim sana cevaplarımı mırıldandım,
en yoktun ,
Sanki ben seninleymişçesine
Mutlu oldum yine….
31/12/99
ESKİDEN
Ağaçlar vardı burada
Portakal bahçeleri
Çocuklar vardı özgürce koşan
Ayakları yere değinceye
Piknikler yapılırdı Ağaç altlarında
Top oynardı çocuklar
Bahçelerde, tarlalarda
Şimdi evler var her yerde
Evler, asfalt yollar
Çocukluğumu anımsayamadım
Beton dökmüşler üzerine…