Demokrasi, insan hakları, adalet, eşitlik, öyle mi?

Anadolu'nun sevgiye, bilgiye aydınlığa susamış bir köyüne yelken açtı bu cennet yüzlü meslektaşım, daha 22 yaşında.

Hayalleri gökkuşağı, umutları bahardı.

Anadolu'nun terörle anıldığı günler.

Babası, annesi ''gitme kızım'' diye ısrar etse de,

Vatanıma, bayrağıma borcum var ana, der ve kardelenlerinin yanına gider henüz adı konulmamış büyük umutlarla.

Daha 25 günlük öğretmen.

PKK'lı teröristler tarafından kaçırılır cennet meleği.

Yüreği yerinden çıkacak, kolay değil ölüm yakın.

Karşısında insanlıktan nasibini almamış onlarca cani.

Titrek dudaklarla ve solgun gözlerle son bir kez bakar umuda, hayata. Son bir kez bütün ömrü bir film şeridi gibi geçer gözlerinin önünden.

Son bir şeyler söylemeye çalışır umutsuzca.

Karşısındaki PKK’lı, karşısındaki hain, karşısındaki cani.

Sonra mermi sesleri. Bir daha, bir daha, bir daha. Onlarca mermi göğsünden geçer. Dağlar feryat eder, kuşlar yuvalarından havalanır, insanlık feryadı tüm dağlarda yankılanır.

Bir insandı Neşe öğretmen, bir öğretmendi. Özgürce yaşama hakkı vardı bu topraklarda. Özgürce nefes alma hakkı.

Mübarek kanını akıtarak cennet yurdumun topraklarına aramızdan ayrıldı.

......................

Memleketim Maçka'dayım.

Köyümün karşı yamaçlarında mermi sesleri yankılanıyor, bir savaş meydanı gibi. Saymak imkansız. Onlarca, yüzlerce mermi sesi ardı ardına.

Arabamı çalıştırıp hemen olay yerine gitmeye çalışıyorum delice. İki arkadaşım da eşlik ediyor bana.

Jandarma olay mahalline giden yolları kesti.

Bulutlar gözyaşlarını döküyor Maçka’nın dağlarına.

Ambülans sesleri kulaklarımızı sağır ediyor.

Ambulansın peşinden Trabzon Farabi Tıp Fakültesine varıyoruz.

Umut yok. Acı haber çok geçmeden Karadeniz dağlarına çöküyor. Annesinin feryadı yüreğimizi yakıp geçiyor.

Henüz 15 yaşındaki Eren Bülbül’e evinin önünde onlarca mermi sıkılıyor. Küçük bedeni ve kocaman yüreğiyle kendi canını feda ederken asker ve polis amcalarının canını kurtarmaya çalışıyor.

Geleceğe dair binlerce hayal kurduğu topraklara kanı dökülüyor.

PKK teröristleri bu cennet gülümü, ömrünün bayır yamaçlarında şehit ediyor.

……………………

Gün oluyor devletim bu iki şehidimin kanını yerde bırakmıyor.

Onların leşlerinin toprağı kirleteceği törene bazı milletvekilleri katılıyor.

Bazıları da sırtını, öğretmen ve çocuk katillerine dayıyor.

Devletim bunların dokunulmazlıklarını kaldırıyor. Ve gereken cezayı veriyor.

Bu olaya ise benim ülkemde siyaset yapan bazı partiler karşı çıkıyor.

Şimdi bu katilleri savunanlar barış, demokrasi, insan hakları adına Ankara’ya yürüyüş başlatacaklarmış.

Bazı siyasi partiler de bu yürüyüşe destek olacaklarmış.

Sizlere soruyorum katiller ve onlarla işbirliği yapanlar.

Neşe öğretmenin ve Eren Bülbül' ün suçu neydi.

Yoksa onlar insan değil miydi? Onların yaşama hakkını alan PKK ‘lı teröristlere bir sözünüz oldu mu?

Onların yaşama hakkı yok muydu? Onları katledenlerle aynı safta yer almak kanınıza dokunmuyor mu?

Her kim bu ülkenin evlatlarına kurşun sıkanlara hangi amaçla olursa olsun işbirliği yapıyorsa en az bu katiller kadar suçludur.

Bu gerçekleri görmeniz için 40 yılda verilen 40 bin can yetmedi mi?

Cennet gülleri siz rahat uyuyun. Sizler cennet bahçelerinin en güzel çiçeklerisiniz.

Bizler nefes aldıkça hatıralarınız şanlı bayrağımızla birlikte bu ülke semalarında ve bizlerin gönlünde sonsuza dek yaşayacaktır.