Bu yazımda sizlere hukuksal anlamdaki davadan değil de, siyasal anlamdaki davadan bahsedeceğim. Çünkü bu konuda kafalar oldukça karışık iki cümleyi yan, yana alt, alta getiremeyen insanların DAVA, DAVA demelerine bir anlam vermek mümkün değil.
DAVA! Her insanın zihninde farklı anlamı olan bir kelime!
Gerek anlamı ve gerekse zihinde oluşturduğu çağrışımla insan için pek çok anlam ifade etmesi bir yana aynı zamanda çevresinde oluşturulan derin anlamla birlikte kutlu bir hale bürünen bir kelime! DAVADIR.
Selçuklu ve Osmanlı’nın DAVASI İlahi kelimetullah idi. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin DAVASI tam bağımsız Türkiye ve muasır medeniyet davasıydı. Bunun için can verdiler. Büyük acılar çekildi. İdeolojik olarak baktığımızda da genç Türkiye’mizin gençleri arasında DAVASINI gerçekleştirmek için fikir mücadelelerini görmekteyiz. Bunların içinde sağ ve sol kavramlar zaman içinde büyük kavgalara sebep olmuştur. Sol sosyalizm Davasını sonuna kadar savunurken, Ülkücüler Kızıl Elma Ülküsünün peşinde Turan ve Milliyetçi Türkiye kavgasını veriyordu. Her iki kesimde hayatları pahasına Davalarının peşinden hiç yorulmadan koştular. DAVALARI onlar için kutsaldı. DAVALARINDAN daha kutsal şahsi çıkarları ve menfaatleri yoktu. Bunun için işkence çektiler, idam sehpalarına koşarak gittiler. Davaları canlarından daha kıymetli ve daha kutsaldı. DAVA adamı olmak kolay değildir.
Günümüzde de DAVA diye ortaya çıkanlar vardır. Davanızı anlatın dediğinizde iki cümle, tek slogan bile söyleyebildiklerini duyamazsınız. Oysa DAVA adamları meydanlarda saatlerce konuşabiliyor ve büyük kitleleri arkalarından sorgusuz, sualsiz koşturabiliyorlardı. Mesela o DAVA adamlarının, bugünkü DAVA adamcıkları gibi koltuk, makam, ihale, beş maaş ve boş işlerden maaş almak gibi bir düşünceleri yoktu. Hatta bu menfaate dayalı düşünceler onlar için aşağılanmış duygular ve düşüncelerdi. Edindikleri makamları DAVALARI için kullanır, menfaatleri doğrultusunda kendine gelir getiren huzurların peşinde koşup DAVALARINI huzursuz etmezlerdi. Milletvekili olmak yerine MİLLETİN KENDİSİ olmayı kendilerine daha çok yakıştırırlardı. Meclis üyesi olacaklarına, kendileri meclis oluştururlardı. Reklam şirketi kurmak yerine Davaların afişlerini reklam ederlerdi. Zordur DAVA adamı olmak.
Günümüzde DAVA tamamen kişileştirildi. DAVA adamlığı da çöp kutlularının içine kadar düştü. Çamura bulaştırıldı. Menfaatleri olanların Davası oldu. Menfaat büyüdükçe doğru orantılı olarak Davada büyüdü.
Tarih, bütün menfaatleri elinin tersi ile iten doğru bildiği yoldan şaşmayanların hikâyeleri ile doludur.
Dava adamı; Niceliğin niteliğe galip gelemeyeceği şuurunda olan kalabalıktan korkarak kalabalığın arasına katılan değil, o kalabalığın karşısına çıkarak gidilen yolun yanlışlığını korkusuzca haykırandır. Tufanı görmeden karada gemisini yapan, yanacağını düşünmeden ateşe atlayandır.