Çöp

Güneydoğu Asya’da Singapur diye bir ülke var. 721,2 kilometrekare genişliğinde, 5,6 milyon nüfusa sahip bir ada ülkesi. İstanbul’un sekizde biri büyüklüğünde.

 

Küçücük bir ada ülkesiyseniz haliyle en büyük sorunlarınızdan biri çöp haline gelir. Birkaç yıl içinde çöp yığını olabilecek bu küçücük ada ülkesinde ise çöplerin yüzde 60’ı geri dönüştürülmekte, kalan yüzde 40’lık kesim ise yakılmaktadır. Yakım işleminden elde edilen küllerle ise dolgu alanı yapılarak adanın yüz ölçümü genişletilmektedir.

Canım ülkemde bir iç deniz olan 11 bin 352 kilometrekare genişliğindeki zavallı Marmara Denizi ise etrafında yaşayan 25 milyon insanın atığına ev sahipliği yapmaktadır.

Bu yıl Yalova’da, Çınarcık’ta denize girmek çok mümkün değil. Deniz sezonunun açılmasıyla birlikte, önce yoğun ve kokulu bir yosun birikimi, ardından da farklı denizanası türlerinin istilasıyla karşı karşıya kaldık. Konuyla ilgili herkes şikayetçi olurken, belediyeler deniz kenarında toplaşan yosunların kepçeyle toplanması dışında bir çözüm üretemiyorlar, üretemezler.

Deniz kirliliği sorununu ortadan kaldırabilmek için öncelikle denizi artık kirletmekten vazgeçmemiz gerekiyor. 2021 yılında yaşadığımız müsilaj faciasından sonra, konuyla ilgili muhataplar? toplanarak ‘Marmara Eylem Planını’ oluşturdular. Plana dönüp baktığımızda madde madde sıralanmış temenniler görüyoruz.

Mesela:

Müsilajın bilimsel temelli tekniklerle tamamen temizlenmesi sağlanacak.

Atık suyun arıtma olmadan denize ulaşması engellenecek.

Tersanelerde temiz üretim teknikleri geliştirilecek

Dikkat ederseniz bu işleri kimin yapacağına dair bir ibare yok, sanki bunlar kendi kendi olacakmış gibi. Sanki atık suyun denize ulaşmasını dere engeleyecek, sanki müsilajı Marmara Denizi kendi temizleyecek.

Eylem planının, takibi sayılabilecek adımları Aralık 2021’e kadar yapılmış, adımların sonuna ‘ihtiyaçlar ve çözüm önerileri raporu belediyeler birliğine sunulmuştur’ ibaresi iliştirilmiştir. İşin komik tarafı bizimki gibi küçük belediyelerin kepçeyle yosun toplamaktan başka ellerinden bir şey gelmemekte..

Uzmanlar açıklıyor, müsilajdan önce Marmara’da 4 balığımız vardıysa artık 3 balığımız var.

Benim 20-25 yıl öncesinden hatırladığım bir komşu teyzemiz vardı, evde yemeğim yok deyip kayıkla açılır, balık tutar akşam yemeğine yumurtalı mezgit yapardı. Çınarcık da misina salladığımız zaman iğneye her seferde birkaç mezgit yakalanmaması mümkün değildi.

Bugün mezgitin kilosu 600 TL.

Ortada kocaman bir sorun, göz göre göre yok olmakta olan harika bir deniz var. Araştırmaya bile gerek yok, araştırılmış, çözüm önerileri sıralanmış. Çözülmezse, Marmara Denizi’nde artık yaşam olmayacağı belirtilmiş. Bunların uygulanmasını sağlamaktan başka bir şeye gerek yok. Hangi maddeden kim sorumlu olacak, bu sorumluluk hangi sürede yerine getirilecek, sorumluluğunu yerine getirmeyenler için ne gibi yaptırımlar uygulanacak?

Bundan sonra konuşulacak mesele bunlar olmalıdır.