Sanal dünyadan gerçek dünyaya ulaşmayı başarmış karakterimizin önüne iki hap koyulur. Birini içerse gerçek ama çirkin dünyada kalmaya devam edecek, diğer hapı içtiğinde ise sanal, ama bildiği dünyada yaşayabilecektir. İşte bu kader anında ‘Bu bifteğin gerçek olmadığını biliyorum. Ama ne fark ettim biliyor musun, cehalet mutluluktur’ der.
Gerçekten öyle mi?
Bir konu hakkında bilmemek, o konu hakkında endişe sahibi olmamayı da beraberinde getirir. Daha düne kadar Türkiye’de aktif yanardağ olmadığı bilgisiyle gül gibi geçinip giderken, son yıllarda ortaya çıkan kayaç merakım sayesinde ege kıyılarında gördüğüm bazı kayaları volkanik kayaçlara benzetince araştırmaya başladım. Benzettiğim kayaçların gerçekten volkanik olduğunu öğrenmekle beraber, özellikle iç Ege’de henüz faaliyete geçmemiş genç volkanlar olduğunu ve bunlardan hiçbirinin takip edilmediğini öğrendim. Yetmedi okurken bu bölgelerde volkanik faaliyetlerden ötürü gaz salınımları olduğu ve bu gazların akciğer hastalıkları ve bazı kanser türlerine neden olduğu bilgisine vakıf oldum.
Yani bugün, iki gün önce sahip olmadığım iki yeni endişem var. Halbuki 2 gün önce mutluydum.
İşin ilginç tarafı ne kadar çok bilirsem o kadar daha bilmek isterim.
Bu kaya kaç bin yıllık? Hangi yanardağdan fırlayıp gelmiş?
Yanındakinin cinsi ne?
Neden bazı kayalarda bitki yetişmezken bazılarının içinden çam ağacı çıkabiliyor?
Neden bazı kayalar elle düzeltilmiş gibi yuvarlak hatlara sahipken bazıları yassı parçalara bölünebiliyor?
Burun kıvırarak baktığım bazı bilgiler ise, daha fazla bilgi sahibi olunca anlamlı gelmeye başladı. Kişisel gelişimciler, şifacılar tarafından evdeki kötü enerjiyi kovmak için tavsiye edilen adaçayı yakma işlemi, ortaya çıktı ki gerçekten işe yarıyor. Evlerde bulunan mitotoksin denilen küf çeşidi insanlarda depresyon, anksiyete, sanrılar gibi olağan üstü etkilere sebep olabiliyorken, mitotoksini yok eden birincil kaynak adaçayı!
Yani aslında kötücül ruhlardan enerjilerden değil, küften kurtuluyoruz ve iyileşiyoruz.
Sosyal medyada dolaşan bir paylaşım var, ‘banyodan çıkarken ayaklarınızı soğuk suyla yıkarsanız yüz şehit sevabı alırsınız.’’ Ayak yıkamayla şehit sevabı alacaksak, şehit olan niye ölüyor? Sonrasında bilgi bilgiyi kovalarken öğrendim ki insan vücudunda iki çeşit sinir sistemi var; sempatik ve parasempatik. Sempatik sistem insanı tehlikelere karşı tetikte tutarken parasempatik sistem tehlike geçti, vücut artık rahatlayabilir, normal seyrine dönebilir diyor. Parasempatik sistemi yöneten vagus sinirini harekete geçiren eylemlerin başında ise sıcak bir duştan sonra ayakları ya da tüm vücudu soğuk suyla yıkamak! Bilginin bir kısmının doğruluğu bilginin güvenilirliğini zedelese de tam anlamıyla reddetmek de cehalet emaresi.
Bir zamanlar hurafe diye karşı çıktığım bilgilerin bilimsel kaynaklarına ulaşınca anladım ki hiçbir bilgiyi iyice araştırmadan reddetmemek lazım.
Bugün bulunduğum yerde biri bana köpeklerin boynuzların var dese dönüp araştırmaya başlarım: dünyanın herhangi bir yerinde boynuzlu köpek var mı ya da bir zamanlar köpekler boynuzlu muydu diye.
Bilgi duraksamayı, araştırmayı, şüpheyi, bilmediğin sayısız şeyin farkındalığını, tevazuyu, saygıyı beraberinde getirir.
Yani kesinlikle katılıyorum ki cehalet mutluluktur.