Zorluklar içerisinde bir yılı aşkın süredir pandemi ile her yönü ile mücadele içerisindeyiz. Şartlar ne olursa olsun yarınlara yine de umutla bakıyoruz. Evet, Ramazan ayının ilk günlerindeyiz. Bu ayın çok farklı bir manevi iklimi var. Gereği gibi ramazanı geçirenlerden olmayı hepimiz arzuluyoruz. İftar sofralarında artık misafirlerimiz olmayacak. Teravih namazlarını camilerde kılamayacağız, lakin bu günler geçecek. Yine de yeni normalleşme içerisinde daha dikkatle geçmiş özlemi içerisinde başaracağımıza olan inancım sonsuz. İnsanlık başaracak…
Bu ayda nefsani duygular tamamıyla yerini insani değerlere bırakmış olmalı. “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” anlayışı bu ayda daha da yerini buluyor. Belki de açlığı hissederek, yokluğun ne demek olduğunu yaşayarak öğreniyoruz.
Günümüz insanı tamamıyla tüketime odaklanan bireysel yaklaşımlar ufacık cep telefonu ekranlarına sığan dünyamızdaki her şeyi ile gözümüzün önüne sermekte. Bazen bir paylaşım bizi günlerce etkiliyor. O üzüntü ve insan olma onuru dışında karşılaştığımız şey ruhumuzun derinliklerinde yaralar açarken nasıl olabilir diye sorguluyoruz. Ülkelerin iç savaşları ve akla hayale gelmeyen şiddet uygulamaları, diktatörlerin koltukları için kendi halkının üzerine ayırım yapmadan bomba yağdırmaları insanlıklarından çıktıklarının göstergesi. Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman kardeşlerimize uygulanan ve Ramazan ayının gereklerini yaşamada bile yapılan kısıtlama ve işkenceler kabul edilebilir değil. Dünyanın neresinde olursa olsun mazlumun en azından kalben ve yürekten yanında olmayı arzuluyoruz. Dua ediyoruz onlar için… Rabbim inancı, rengi, milleti ne olursa olsun eziyet çeken, mağdur olan herkesi bu Ramazan ayının merhamet iklimi içerisinde kurtuluşa ulaştırsın.
Ramazan sofralarımızı fakir sofraları ile paylaşamıyoruz. İsrafı bile aşan ve adeta 1001 çeşit yiyeceğin olduğu sofralar zorunlu olarak geçmişte kaldı. İftarda yiyeceğini temin etmede sıkıntı yaşayanların gözüne sokarcasına bu egoizm dürtülerini en azından bu ayda kontrol etmek lazım. Ne olur bir fakiri sevindirsek, bir yetimin başını okşasak, onlara kol kanat gersek? Yardımlaşma ve dayanışma bu ayda özellikle lazım. Yerel yönetimlerimizden bazılarının fakir fukarayı rencide etmeden ayağına iftarlığını götürdüğünü biliyorum. Veren el, alan elden üstündür elbette. Allah düşürmesin. Ama düşene de yardımcı olmak bizim boynumuzun borcu. Herkes öncelik sırasına göre bunu ifa ederek fakir kardeşlerimize kol kanat gererek dini vecibemizi de en iyi şekilde yerine getirmiş oluruz.
Yerel yönetimlerin temelinde "Sosyal yaklaşım” kavramı yatmakta. Gece aç yatan bir yetimin vebali hepimizin boynundadır. Bunun hesabını iki dünyada veremeyiz. Rencide etmeden fakirin ayağına kadar gıda ve diğer sosyal desteklerin en yüksek seviyede bulunulması gereken bir aydır Ramazan. Gereğince davranıp bu hassasiyetle vicdanının sesine göre Şehr-i Emin olanlardan da Allah razı olsun. Ramazan ayının merhamet iklimi içinde ailenizle birlikte en güzel günlerin sizin olmasını temenni ederek sağlıklı günler diliyorum.