Bitmeyen hikmetler

Ramazan ayını daha dün bekliyorduk. Beklentimize kavuştuk, Ramazan geldi. İnananlar, Allah ile bağlarını kesmeyenler, Allah’ın cc. Gücü karşısında kendi acizliğini bilenler beklediği Ramazan’ı karşıladı, misafir etti, gönlünü hoş tuttu ve uğurluyor.

Oruç tutmaya gücü yetenler orucuyla yaklaştı Rabbine ama açlığı da unutmamak için bir hatırladı fakiri, fukarayı. Elinin cimrileştiğini görenler bu ayda cömertliğini sadece zekât ve fitreye indirgemedi. Başka hayırlara da el attı. Fakirleri, akrabalarını, dostlarını gördü gözetti. Onlarla bazı vesilelerle bir araya gelmeyi önemsedi.

Hayır kurumları aldıkları yardımları muhtaçlara ulaştırdı. Onların duasına nail oldu. Kendi çevresinde muhtaç bulamayanlar hayrı dernekler üzerinden bu muhtaçlara yine de el uzatıldı. Özellikle deprem sonrasına gelen Ramazan’da halkımız bir başka cömertti. Bu cömertlik ve yardımseverlik halkı deprem bölgesine seferber etti. Kimisi destek olmak için o bölgeye koştu kimisi gidemediği için yardımlarını gidenlerle gönderdi.

Hatimler, mukabeleler okundu, dini dersler yapıldı, muhtelif tesbihatlarla gönüller ve kalpler takviye edildi. İftar sofralarında buluşan dostlar belki de çok uzun zamandır bir araya gelmemişti.

Şimdi Ramazan bitti demektir. Yeni Ramazan’da kim öle, kim kala bilemeyiz. Ama nice ramazanlara erişmek için duacıyız. Şimdi büyük imtihana girdik. Bu Ramazan ayında kazandıklarımızı hayırsız mirasçı gibi, hoyratça harcayıp bitirecek miyiz, yoksa koruyup çoğaltacak mıyız?

Aslında Ramazan bir aylık bir seminer, eğitim programı gibidir. Aldığımız yeni bilgi ve becerileri önümüzdeki hayata yansıtma günler ve zamanı olması beklenendir. Yoksa mevsimlik elbise gibi bir ay kullan, sonra değiştir şeklindeki bir uygulama olamaz. Bu nedenle bizi büyük sınav bekliyor. Yani Ramazan’ı hali vakti yerindeyken itibar gören, etrafında pervane gibi dönülüp, sonra orman içindeki kulübeye hapsedilen yaşlı konumuna düşürmemek gerek. Hemen şimdi, 12 ay sonraki Ramazan’a da hazırlanmaya başlamamız gerekir.

Bayram Ramazan’ın sonu olduğu kadar, önümüzdeki yeni hayatımızın da başlangıç, doğum günü kutlamasıdır aslında. Yeni hayatımızda olmamız gereken gibi bir bayram yapmalıyız. Çocukların, yaşlıların, anne babanın, akrabaların sevindirildiği bir bayram. Onları hatırlayıp ziyaret ettiğimiz veya telefonla arayıp hal-hatır sorduğumuz bir bayram. Çocukları hediyelerle sevindirdiğimiz, komşuların açılmayan kapılarını açtığımız, küskün olduklarımızla barıştığımız bir bayram yaşamalıyız.

Hastalıkla boğuşan, moralmen çökmüş hastalarımızı ziyaret edip, duasını aldığımız ve dua ettiğimiz bu hastalarımızı da bundan sonra unutmamamız gerek. İslam’ın gelenek ve ahlak yapısını ferdi olarak da olsa yaşamak ve yaşatmak için bir gayret, azim ve mücadele etmek için bismillah demektir bayram.

Sonuç olarak benim içimden geçen ve imrendiğim bu Ramazan’ı uğurlarken, Allah bu ayda kazandıklarımızı bir hayır olarak kabul edip; bundan sonraki ömrümüzde kaybettirmesin bize. Bu ramazanda torbasına bir şey koymanın nasip olmadığı İslam fakirlerine de İslam’ın güzel zenginlikleri nasip olsun. Allah memleketimizin ve İslam aleminin birliğini, dayanışmasını nasip etsin, ferasetli mümin olabilmeyi, dostu düşmanı tanıyabilmeyi, yarın Mahşerde hesabını veremeyeceğimiz davranışlardan uzak durabilmeyi nasip etsin.

Amin…