İhtiyaç sahibi olmak…
Tarifi zor.
Muhtaç, varlıklı için bir imtihan, hasta, sağlıklı için.
Sağlıklı kişi hasta için.
Yaşlı gencin imtihanı
Genç ailesinin…
Öğretmen öğrencinin
Öğrenci öğretmenin
Tüccar müşterisinin
Müşteri tüccarın
İmtihanı… Vs.
Herkes birbirinin imtihanı aslında.
Bu ilahi kanunla yürüyüp gidiyor dünya.
Kimi başarılı bunda, kimi son derece sefil. Bir vicdanın diriliği veya fişinin çekilmesiyle ilgili.
Ortası yok ya vicdanlılar ya da vicdansızlar…
Ya cennetlik, ya da cehennemlik.
Üçüncüsü yok.
Ya iyiliğin peşinde
Ya kötülüğün.
Arası yok.
Ya Allah’a kulak veren, ya da şeytanın izinden giden…
Kişinin hayatını neyin üzerine inşa ettiği ile ilgili bu yazdığım cümleler.
Kendini tanımasıyla tarif etmesiyle ilgili…
Var mısın yok musun?
İyi misin kötü müsün?
Mümin misin, inkarcı mı?
Neyin peşindesin?
Hakkın, hakikatin mi?
Hilenin, sahtenin mi?
Hayatı silik yaşayanlar.
Bir orada bir burada görünenler değil.
Hayatı net yaşayanlar iz bırakırlar.
Tanımlama bu kadar net olmalı yani.
Kim bunlar?
Bir çocuğun gözyaşlarına her şeyini feda edecek kadar naif yürekler.
Pandemi döneminde bir ilçenin tüm bakkallarını dolaşıp veresiye defterlerindeki borcun tamamını ödeyen asalet, nezaket, cömertlik sahipleri.
Sadece mahalle bakkalındaki borçların ödenmesi bile tarifsiz sizi huzurlu kılacak bir güce sahip.
Hayatı anlamlı kılacak iyilik medeniyetinin asil yüreklileri onlar.
Sahip olma duygusuyla değil emanetçi anlayışıyla kurgulamışlar dünyalarını.
Kaygıları insanlık, kaygıları sonsuzluk yurdu ahiret.
Onlar bu hayatın denge unsurları.
Peygamberlik efendimizle birlikte sona ermiştir.
Ama peygamber cömertliğine gıpta edenler kıyamete kadar var olacaklardır.
Şimdi peygamber(sav) hayatta değil.
Ancak onun (sav) cömertliği, insanlık değerlerine can suyu olan engin sevgi ve şefkati yeşertecektir gönülleri.
Derdi bir gönül yapmak olanlar yazıyor bu destanı.
Şeytan ve avenesine inat, iyilik diyen gönül diyen, ölümde var diyen
Ahiret diyen, çok konuşmayan, her köşe başında kimseye vaaz etmeyen, Allah adamları yazıyor.
Sokaklarımıza, evlerimize, kötülük boca etmek için tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçirecek yegâne gücün sahibi olan Rabbimizin muhlis kulları.
Allah’ın terbiyesinde yaşamış Efendimize sevdalı yüreklerin sahipleri onlar. O’nun(sav) iltifatına nail olmak uğruna
Muhacir ve Ensar oldular.
Allah’ın kendilerine ikram ettiğinden başkalarını da yararlandıran “emanetçi” duyguyla yaşadılar, yaşıyorlar.
Sahi biz neyin sahibiyiz ki,
Sahiplik baş ağrısı, zira sahip olduğunuzu ya terk ediyorsunuz ya da o sizi terk ediyor. Bu nasıl sahiplik.
Aslında bu terk edişte bütün hikmet.
Bu ter edişin iyi okunmasıdır mesele.
Zira terk etmek üzere geldiğin alemde baki olmak imkanın yok.
Varlığın, yoldan çıkaramadıkları, söylediklerimizin ilham kaynağıdır aslında.
İsmini cismini bilemediklerimizin yazdıkları muhteşem iyilik destanıdır bu.
Bazı değerlerin, basit ucuzluklara malzeme yapılmadan canlı kalabilmesi bu sayededir.
Çünkü Hayır duygusu ebedileşmektir.
Bir gerçek var ki, oda her şeyin sahibi olan yüce Mevla’nın yine herkesin neyi niçin yaptığını bilmesidir.
Nitekim “O kalplerde olanı hakkıyla bilendir” (Fatır s.38/ Teğabün s. 4) ilahi fermanıyla sabitlenmiştir bu hakikat.
İyilik medeniyetinin isimsiz kahramanlarını saygıyla minnetle anıyorum.
Tekrar rica ediyorum
Mahalle aralarında sokak köşelerinde apartman diplerinde görüyorum ve çok seviniyorum.
Sokak hayvanlarına yiyecek ve su koyanlara minnet ve şükran dolu duygularla sesleniyorum.
Allah resulünün “canlı olan her varlığa yaptığınızda sizin için sevap vardır” cümlesi, (sünneti) tecelli etmektedir inanın.
Hatta bunu gençlerimize ve çocuklarımıza bir insani sorumluluk projesi olarak öğretin demek geliyor içimden.
Sözün özü,
Her türlü kötülüğe rağmen iyilik kazanacaktır.