Türkçe karşılığı ise beyin çürümesi. Bir kişinin zihinsel veya entelektüel durumunun, özellikle önemsiz veya zorlayıcı olmadığı kabul edilen materyallerin aşırı tüketimi sonucu bozulması olarak tanımlanıyor.
Neden bir başka ülkenin, bir başka diline ait oluşturulmuş bir sözlüğün seçtiği yılın kelimesi bizim için önemli olsun ki? Çünkü bu, dünyada meydana gelen değişimlerin, ilgi alanlarındaki, bakış açılarındaki, mücadele ettikleri sorunlardaki değişikliğin kaydıdır.
1884 yılında ilk nüshası basılan Oxford sözlük, dünyanın birçok coğrafyasında konuşulan İngiliz dilinin tüm kelimelerini, farklı kesimlerindeki farklı anlamları, kelimelerin tarihçesini kayıt altına alıp muazzam bir kaynak oluşturmayı hedeflemiş. 5 yıllık çalışmadan sonra, ancak ilk cildi yayınlanabilen sözlük, zaman geçtikçe eklenen kelimelerle aynı zamanda dilin tarihini yansıtıyor.
İşte bu muazzam çalışma her yıl, o yılın en etkileyici kelimelerini belirleyerek halkın oylamasına sunuyor. Bu yıl 37 bin kişinin oyuyla seçilen kelime ise ‘beyin çürümesi’.
İlk defa, 170 yıl önce Amerikalı ekonomist, düşünür ve yazar Thoreau tarafından telaffuz edilen bu kavram, 2023-2024 yılları arasında, öncekine nazaran, yüzde 230 daha sık kullanılmış. Elbette ki bu kullanımı yapanlar da kendilerine bu teşhis! koyulanlar değil, bunun farkında olacak kadar beyinleri sağlam kalanlardır. Tıpkı bir sözlüğün yaptığı oylamaya katılacak kadar dille, gündemle ilgili olan insanlar gibi.
Oxford Languages Başkanı Casper Grathwohi, ‘beyin çürümesi’nin özellikle sosyal medyada düşük kaliteli çevrimiçi içerik tüketiminin etkilerine ilişkin endişeleri yansıtan bir terim olarak yeni bir anlam kazandığını belirtmiş.
Düşük kaliteli çevrim içi etkinlik deyince çok kompleks bir şeyden bahsediliyor görünse de aslında telefonu elimize aldığımızda takılıp kaldığımız, anlamsız, kısa kısa, aşağı yukarı kaydırmalı videolardan bahsediliyor. Bir zamanlar hayal dahi edemeyeceğimiz teknolojilere kavuşmanın yan etkisi olarak, bir zamanlar hayal dahi edemeyeceğimiz dertlere kavuştuk.
Bugün bir ortaokul sınıf fotoğrafına baktığınızda çocukların hemen hemen yarısının gözlüklü ve başının öne eğik olduğunu görürsünüz. Çıplak gözle görünebilen etkilerden bahsetmek daha kolay, ancak içeriden yaşanan değişimlerin tespiti için bolca araştırma, karşılaştırma ve yorum gerekiyor.
Son yapılan araştırmalardan birinde, haftada 20 saatten fazla ekran maruziyeti yaşayan çocukları beyin MR görüntüleri, madde bağımlılarının MR görüntüleriyle karşılaştırılmış ve neredeyse hiç fark olmadığı görülmüş. Erken yaşta ekran karşısında geçirilen vakitle otizm, DEHB gibi farklılıklar arasında pozitif ilişki kurulmuş. Erken yaşlarda sosyal medya kullanmaya başlayan gençlerd; sosyal yetersizlik, kendine güvensizlik, anksiyete, depresyon ve intihara eğilim konusunda çok ciddi oranlarda artışlar tespit edilmiş.
Araştırmalar, bilimsel veriler ve teşhislerin eşleştirilmesiyle ulaşılan rakamlar ortada ancak beyin çürümesi diye ifade edilen kavram çok daha yavaş ilerleyen, çok daha hasar verici görünüyor. Zaman içerisinde insanların elinden sağlıklı düşünmeyi çekip alarak, kendi kararı varsaydığı dayatılmış seçeneklere yönlendiriyor. Üreterek, düşünerek, sosyal ortamlarda bulunarak geçireceği vakitleri ekran karşısında hipnotize olarak geçiren insanlar, bir zamanlar kendi becerileri ile yarattıkları yapay zekalara mı bel bağlamak zorunda kalacaklar?
Bugün yılın kelimesi olan ‘beyin çürümesi’, yarın yılın hastalığı olarak mı karşımıza çıkacak?