Öncelikle içinde bulunduğumuz zaman dilimi itibarıyla 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin 21.yıldönümünde vefat etmiş vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum. Yakınlarına da sabırlar diliyorum. Evet, o acı dolu günleri birlikte yaşadık. Yeri gelince bir ekmeği paylaştık. O günler hala zihinlerimizde dipdiri.
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi bizler için hep coğrafyamızdaki depremselliği tekrar sorgulayıp değerlendirmesini yapmamızın gerekliliğini ortaya koymakta. Aradan geçen zamanda yapılan çok şey var, ama gelişen ve değişen teknolojide yapılması gereken de çok şey var. Öncelikle bireysel olarak her bir aile ferdimizin "Temel Afet Bilinci" eğitiminin alınmasını çok önemsiyorum. Bilinçli ve bilgili bireyler ile inanıyorum ki bu konuda çok aşama katledildi, kat edilecek. Bu yönüyle MAG (Mahalle Afet Gönüllüsü) oluşumu çok yerinde ve zaman içinde de arkadaşlarımız yaptıkları çalışmalar ile göz dolduruyorlar. Dernekleşerek de benim de içerisinde olmaktan gurur duyduğum Yalova MAG-DER çatısı altında kurumsallaşmanın getirdiği birikim ve tecrübe ile örnek olmaktalar. Bu konuda STK'ların daha aktif rol üstlenmeleri ülkemiz açısında pek çok olumlu sonuçları doğurmaktadır.
Herkesin ulusal afete hazırlık seferberliğinde az çok katkısı ile ülkemiz daha güvenli günlere ulaşacaktır. Çünkü risk evimizde sabitlenmeyen eşyadan başlıyor. Risk binaların depreme dayanıklılık derecesi ile başlıyor. Aile bireylerimizin depremin oluşturacağı riskleri minimuma indirecek çalışmaların içerisinde yeterli düzeyde olmanın gerekliliği önem arz ediyor.
Afetlere hazırlıkta başta AFAD olmak üzere tüm tarafların zaman içerisinde daha organize olarak çalışmalarını yakından takip etmekteyiz. Yerel yönetimlerin kendi sorumluluk alanlarında zamanın değişen ve gelişen teknik kabiliyetlerini ve araç gereç donanımlarını daha da artırmaları gerekiyor. Afet öncesi, sırası ve sonrasında üç zaman dilimine ayırarak çalışmalar her bir kurum ve kuruluşa daha hassasiyet gösterilerek yapılıyor, yapılmaya devam ediyor. Bu bir süreç ve bu süreçte herkes elini taşın altına koymalıdır. Özellikle haberleşmede telsizlerin rolü ve önemi kendisini gösteriyor. İyi bir organizasyonda haberleşme birinci öneme haizdir. Dolayısıyla yerelde bu konu üzerinde daha hassasiyetle birincil öncelikle kendisini göstermektedir. Alternatif haberleşmede amatör telsiz-radyo frekansları ve uydu haberleşmesi devamlı ve her an hazır halde bulunması her türlü stratejik çalışmayı olumlu yönde ilerletecektir.
Sonuç olarak herkesin işin bir tarafından tutarak toplumsal hazırlık ve sorumluluk almada muhakkak ki yapabileceğimiz pek çok şey vardır. Aziz milletimiz ve devletimiz coğrafyamızın depremselliğinde oluşacak riskler karşısında hep birlikte tek vücut olarak yaraları sarmıştır ve saracaktır.
Rabbim tekrar aziz milletimize afetleri yaşatmasın. Yazımın sonunda vaka sayılarına dikkat çekmek istiyorum. Sanki hiçbir şey yokmuş gibi düğünlere, kına gecelerine, mesafe kuralını önemsemeyenlere sıklıkla rastlıyoruz sosyal medyada. İkinci dalga bizi özgürlüklerimizden, eğitim hayatından, iş hayatından ciddi sıkıntılara neden olacaktır. Sağlık ordumuza bari haksızlık etmeyin lütfen. Bence radikal kararlar ile nasıl minimum düzeye indiyse tekrar aynı seviyeye düşürmek çok uzakta değil. Yeter ki herkes aynı sorumluluk ve bilinci gösterebilsin.
Başka bir yazımda buluşana kadar kalın sağlıcakla…